Suriye'deki Mezhep Çatışmaları ve Türkiye'deki Provokasyonlar
12.03.2025 01:50
Suriye'deki mezhep çatışmaları, Türkiye'deki siyasi provokasyonlarla birleşiyor. CHP'nin tutumu ve kışkırtmalar, iç karışıklık riskini artırıyor. Bu durum, Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit ediyor.

Suriye'deki Mezhep Çatışmaları ve Türkiye'deki Provokasyonlar

*Suriye’deki mezhep çatışmaları, Türkiye’deki siyasi provokasyonlarla birleşiyor. CHP’nin tutumu ve kışkırtmalar, iç karışıklık riskini artırıyor. Bu durum, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ediyor.*

Mezhep Çatışmalarının Başlangıcı

Suriye’nin Lazkiye, Deraa ve Tartus bölgelerinde, Esad rejiminin kalıntıları bir ayaklanma başlattı. Bu provokatif saldırı, mezhep çatışmasını körüklemeye yönelik bir girişim olarak değerlendirildi. Cumhurbaşkanı Ahmet eş Şara’nın dirayetli yönetimi sayesinde ayaklanma bastırıldı. Ancak, geriye kanlı bir bilanço kaldı. Çoğu Suriye ordusundan 250’ye yakın ölüm yaşandı. Ayaklanmanın elebaşıları yakalandı ve devlet görevlileri, Nusayrileri ziyaret ederek durumun sakinleştiğini bildirdi.

Ahmet eş Şara’nın açıklamaları, durumu net bir şekilde ortaya koydu. “Biz onları affetmeyi düşündük, onlar ise bizi katletmeyi. Suçluları affetmeyeceğiz” dedi. Bu açıklama, Esad rejiminin kalıntılarıyla uzlaşmanın mümkün olmadığını vurguladı. Dış destekle fitne yaratmaya çalışan gruplara karşı, ülkenin birliği için mücadele edileceği ifade edildi. Bu bağlamda, Avrupa Birliği’nden gelen açıklamalar da dikkat çekti.

Türkiye'deki Provokasyonlar ve CHP'nin Rolü

Türkiye’deki bazı siyasi grupların, Suriye’deki mezhep temelli kışkırtmaları ülkeye transfer etmeye çalıştığı gözlemlendi. CHP ve Türkiye İşçi Partisi gibi grupların bu süreçteki tutumları, eleştirilerin odağı oldu. CHP’nin Genel Başkanı ve diğer yetkililerin, Esad’ın kanlı rejiminin tetikçilerine destek vermeleri, kamuoyunda büyük tepki topladı. Bu durum, Türkiye’nin iç politikası üzerinde olumsuz etkiler yaratma potansiyeline sahip.

Özellikle, Hatay’da sözde Nusayri Şeyhi Selim Narlı’nın yaptığı açıklamalar, provokasyonların boyutunu artırdı. “Buradaki konuşmamız eğer etkili olmazsa yapacaklarımızdan siz sorumlusunuz” diyerek devleti tehdit etti. Bu tür açıklamalar, toplumda tedirginlik yaratmakta ve mezhep çatışmalarını körüklemekte. Türkiye’deki bazı siyasetçilerin bu tür provokasyonlara destek vermesi, ulusal birliğe zarar vermektedir.

Barış Atay ve Mezhepçi Zihniyet

Barış Atay gibi bazı siyasetçilerin, Suriye’deki kışkırtmalara destek vermesi, dikkat çekici bir durum. Atay’ın, Esad’ın katliamlarını görmezden gelerek, bu rejimin destekçileriyle olan ilişkisi, eleştirilerin hedefi oldu. “Komutan” olarak anılan katillerin yüceltilmesi, Türkiye’deki siyasi iklimi olumsuz etkiliyor. Bu tür söylemler, toplumda kutuplaşmayı artırmakta ve mezhepçilik duygularını beslemektedir.

Ali Mahir Başarır’ın, Suriyeli sığınmacılar hakkında yaptığı açıklamalar da benzer bir zihniyetin yansıması. “Bu mülteciler 750 bin çocuk yapmışlar” diyerek, sığınmacıları hedef gösterdi. Bu tür söylemler, insani değerlerin kaybolmasına neden olmakta ve toplumda nefret söylemini artırmaktadır. CHP’nin bu tür kışkırtmalara karşı durmaması, partinin itibarını zedelemekte.

Sonuç ve Gelecek Öngörüleri

Suriye’deki mezhep çatışmaları, Türkiye’deki siyasi provokasyonlarla birleştiğinde, ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu durum, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit etmekte ve iç karışıklık riskini artırmaktadır. Siyasi partilerin bu süreçteki tutumları, toplumda kutuplaşmayı derinleştirmekte ve barış ortamını zedelemektedir. Türkiye’nin güçlü bir duruş sergilemesi, bu kışkırtmalara karşı en etkili çözüm olacaktır.

Gelecekte, bu tür provokasyonların artması durumunda, Türkiye’nin iç dinamikleri daha da zorlanabilir. Siyasi liderlerin, toplumun huzurunu sağlamak için daha dikkatli ve sorumlu bir dil kullanması gerekmektedir. Aksi takdirde, mezhep çatışmaları ve siyasi kışkırtmalar, Türkiye’nin istikrarını tehdit etmeye devam edecektir.

Bize Ulaşın